19 Mayıs 2011 Perşembe

Tutkularımdan Bozma Benim Ruhum

www.tips-fb.com

Geçenlerde izlediğim ve şu sıralar pek bi' meşhur olan filme konu Süleymaniye Camii... İstanbul'un her bir zerresine ayrı ayrı hayranım fakat beni umutlandıran Süleymaniye'nin bakıcısının hikayesi. Öyle ki o hikayeyi dinlediğimde durup düşündüm birkaç saniye. Saniye dediğime bakmayın, o kadar derin ve o kadar emin düşünmemiştim belki de, 25 yıllık ömrümde.



Bakıcı aslen Vanlı. Hâlâ yaşar mı yaşamaz mı bilemiyorum fakat yaşıyor olduğunu sanıyorum. Çocukluğunda babasının İstanbul'dan getirdiği Süleymaniye Camii resmiyle büyülenmiş bir İstanbul aşığı. Öyle ki 20'li yaşlarına geldiğinde ilk işi, İstanbul'a gidip uzaktan sevdiği Süleymaniye Camii'ne yakından bakmak oluyor. Geçiyor Camii'nin karşısına, sevdiği kıza hasretmişçesine uzun uzun bakıyor önce. Gözüyle doyduktan sonra, bütünleşmek istiyor bedeniyle. Bahçesine giriyor, etrafı izliyor. Yere dökülmüş kuru yaprakları görünce, yüreği buna el vermiyor ve gönüllü olarak bahçenin temizliğini yapıyor. Kıyamıyor aşığı olduğu o mabedin kuru yapraklarla örtülmesine.

Derken camiinin imamı görüyor bu Vanlı adamı. Ve camiiye bakıcı olarak alıyor onu.

Hikayenin sonuysa ibretlik türden, umutlarını kolay kaybeden herkese. Zira, bakıcıya camii bünyesinde öyle bir oda veriliyor ki, rivayetlere göre bu oda gizli bir bölme ve odayı bir tek camiinin imamı ve Vanlı bakıcı biliyor.

Odadan ise İstanbul'un, başka hiçbir yerden görülemeyen en güzel manzarası görülüyor.

Ve şöyle tamamlanıyor hikaye: Böyle güzel bir manzara, ancak Vanlı bakıcınınki kadar büyük bir tutkuyla elde edilir.

Filmde hikayenin anlatıldığı sahne bittiğinde ardından gelen sahneyi kaçırdım sanıyorum. Zira o sırada saniyelik fakat milyonlarca şimşeğin beynimdeki yansımalarıyla boğuşuyordum. Zira benim de hayallerim var kucak kucak ve her biri tek bir ömre sığdırılacak. Tek bir ömür ve hayaller... En büyüğü ise kalemiyle tanınmayı misyon edinmiş bir ben! Evet, her ne kadar farklı yollara sapsa da geçmişim, yazar olmak hayalinden asla vazgeçmedi geleceğim. Bunu hak ederim, yahut bunu görmeden ölebilirim. Her iki durum da olası. Fakat her şey gibi, gerçek tutkulara emanet edildi İstanbul'un da en güzel manzarası.

Benim en güzel manzarayı görebilmek için 25 yıldır sönmeyen bir tutkum var, evet. Ve yaşım 50 olduğunda da, -görebilirsem- 70 olduğunda da aynı tutku alevleniyor olacak, biliyorum. Gün olur erişirsem bu rüyaya, hayatını yüksek tatminlerle yaşamış bir isim olacağım şüphesiz. Fakat bu arzu kalırsa sessiz sedasız içimde, o vakit bu dünyadan göçmek daha zor görünecek gözüme.

Vanlı bir camii bakıcısı kadar benim tutkum.

Daha fazlasında ne gözüm var zaten, ne de umudum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets