3 Mayıs 2011 Salı

Bu Oyun Sessiz Oynanır

www.tips-fb.com




Aksi takdirde hayalden yapılma tüm umutlar uykusundan uyanır.






1 - 2 - 3 - Tıp! 

-Saklambaç oynasak daha iyi olmaz mıydı?
-Nesi iyi bunun?
-Kaybolurdum belki.
-Suskunken de kaybolur insan. Hadi, sonsuza dek susalım.

Ve böyle başladı çocukluğum "Tıp!" oynamaya. Amacım kaybolmaktı sonsuz bir karanlıkta. Çocuk halim bile biliyordu dilsiz olduğunda kaybolacağını. Saklandığında bulabilirlerdi onu belki, ama asla konuşmazsa hep kayıp kalacaktı.

Derken aynı çocukluğum büyüdü. Dalgalı ve sarı saçlı bir genç kıza dönüştü. Anne olmaya merak saldı, oysa henüz çok küçüktü. Kucağına verilsin istediği yeni bir çocuk(luk)tu kundak içinde ve sessizce ağlıyordu çocukluğumun gözleri yarım yamalak bir sevinçle.

Sevinç gözyaşlarını öğrenmemin hemen ardından, hayat maratonunda en arka sıralardan başladım büyük bir koşuya. "Haksızlık bu!" diyemedim. Çünkü "Tıp!" oynuyordu iç sesim. Boynum kıldan ince miydi bilinmez ama ruhum incelir olmuştu büyüdükçe. Yorulunca yürüyordum ve daha bir arkalarda kalıyordum yürüdükçe. Yorulma hakkı bile verilmemişti bana:"Yarış değil bu, işkence!" 

Derken yeni yaşlar eklendi çocukluğumun üstüne. Yaşlanma korkusu öyle bir korku ki, onunla yüzleşmek neredeyse imkansız. Yüzleşmekten kaçtıkça hile yapmaya başlıyor benliği insanın. Ruhu yaşlanıyor, bedeni olduğu yerde sayıyor. Tecrübeler dağ olup birikse de, beden yaşlanmıyor. 

"2 yıldır 23 yaşındayım." 

Oysa ben gelmiş geçmiş en büyük yalancıyım.

Asla birden fazla kere 23 yaşında olamayacağım. Her yıl, bir kere daha kendimi kandıracağım.

Kelimelerim istikametini kaybetmiş yol almaya devam etsin, yeni bir çıkmazda midem kazınıyor. Ağzıma attığım her yemekte bir kere daha gülümsüyorum. Ama bu gülüşler de yapmacık. İçimde neşe yok ki bir damlacık! Bir damlacık demişken, karnıma gidiyor elim aniden. Ah, bu gülümseme karnımda hissetmeyi dilediğim, henüz olmayan yaratığın eseri olsa gerek. Ya da hâlâ umut var da ben mi fark edemiyorum? İçimde olmasını hayal ettiğim şey, bu umudu sana borçluyum.

Yırtarak zifiri karanlığı güne doğru ışıyorum. Işıklarım boy boy, her boyda parlıyorum. Sanırım, çocukluğum anne olmayı seviyor. Her defasında kırık kırtık pişmanlıklarım olsa da kalbimde, hamilelik beni ürkütse de binbir kere, o minik şeye hayran olmadan edemiyorum kucağıma verildiği anı düşündüğümde. 

Sanırım beni genç tutan tek şey doğurganlığım. 

Ve bu yüzdendir, 23 yaş yalanlarıma sahip çıkmalarım.

Tırnaklarını yiyerek yanıma yaklaşan ucube kadında bile var bu yetenek. Sadece bana bahşedilmedi ki anne olma gururu. Lâkin, anne olabilmek öyle bir şey ki hemen her kadında var olmasına rağmen, sadece bendeymiş gibi hissediyorum. "Ben bir anne adayıyım! Bu yüzden herkesten farklıyım." Oysa her kadın, en az benim kadar farklı. Ve annelik, kadın olma gururunu taşıyan herkesin hakkı.

Şimdi sıklaşsın doğum sancıları. Biri ambulans çağırmasa da olur, anneliğim yolunu nasılsa bulur. Bana bahşedilen o harika şeyi kucağıma aldığımda ağlayacağım, biliyorum. Kimse silmesin gözyaşlarımı ve kimse ağlamamam için okşamasın sırtımı. Yapabiliyorsanız siz de ağlayın benimle. Anne olma isteğinize yahut anneliğinize... Gözyaşlarımız kadeh kaldırsınlar anneliğin şerefine ve ruhunun dibini görmeyen, bebeğini göremesin. Biliyorum çok acımasızca bir dilek bu, ama bu da işin raconu. İşine gelmeyen varsa ruhunu gizlesin. Ve sonsuza dek oynadığı tıp oyununa yalancı gözyaşlarını ve ruhuna bakmaktan korktuğu için yaşayamadığı anneliğini de dahil etsin. 

Şşşt! Uyuyan tüm bebekler için, bütün anneleri ve anne adaylarını davet ediyorum oyunuma.

1 - 2 - 3 - Tıp!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets