3 Mayıs 2011 Salı

Bir Notla Değişti Zaman

www.tips-fb.com






Ve hiç aldırmadı acıtacağı gerçeğine, yüreğe sızdı unutulmuş anılardan.





Yavaşça araladım her şeyim gibi pembe olan not defterimi. Uzun zamandır not alacak bir şey bulamamış olmalıyım ki, sayfalarının boş olduğunu farkettim. Şeytani bir gülümseme belirdi yüzümde. Galiba arada bir aklıma gelen farklı cinliklerimi not alabilirdim bu deftere. Muzip gülümsemem uzun sürmedi. Ne yani, şaka vakti defterden mi kopya çekecektim? Saçmalıyordum.

Kendime kızgınlığım geçti sonra birden. Bulunduğu şehrin en iyi tavuklu krep yapan hatunu değil miydim ben? Bu zamana kadar denediğim tüm tarifler ezberimdeydi, ancak yenileri için bu defter tam da aradığım şeydi! 

Telefona sarıldım büyük bir hevesle. Bildiğim tüm tarifleri olağanüstü bir sabırla bana öğreten annemi aradım. Yeni tarifler öğrenmek için hazırdım. Not defterim yemek yapma isteğimi körüklemişti bir anda. 

Telefon kulağımda, defterimin sayfalarına boş bakışlar atarken birden durdum. Bu ani tepkiye önce ben de anlam veremedim. Ancak defterin orta sayfalarına sıkışmış minik bir nota daha dikkatli bakınca içgüdüsel tepkimin haklılığını fark ettim. Telefonun kapatma tuşuna bastım usulca. Sonra odamda duran pembe çarşaflı tek kişilik yatağın üzerine oturdum. Ruh gibiydim. Saniyeleri tükettikçe anlamsızlaşıyordum.



Seviyorum seni.
11 Mart 2005

Defterimdeki iki minik not... Meğer ne cinlik dolu şakalarıma ne de evcimen yemek tariflerime yakıştırmışım ben onu. En mutlu olduğum anda, aşkın yanı başında, aceleyle karalamışım iki satır notu. 

Hüzne koşa koşa gitme potansiyelim birden belli etti kendini. Siyah bulutlar gökyüzüne yükseldi, şimşek ve yıldırım hazır ola geçti. Her yeri canavarlar bastı, bir deli hastaneden kaçtı ve azılı hırsızın biri tüm güvenlik görevlilerini rehin aldı. Daha kötüsü gelmiyordu o anda aklıma. Tüm senaryolarım bu kadardı. 

Çünkü daha kötüsünü düşünmeye çalıştıkça, zihnimde tek bir cümle beliriyordu: "Sen bundan daha kötüsünü yaşamadın ki." Aklımda tıkanan tırnak işaretlerini söküp atmaya, "Hayır, daha kötüleri de var!" diye haykırmaya mecalim yoktu. Acılar bir bir ele geçirmişti beni. 

Kurtulamıyordum.

Galiba ağlayamıyordum da. Hani ben kolay ağlardım? Bu kez başaramıyordum. Öyle ki, ilk kez gönüllü olarak ağlamayı istiyordum. Zira henüz ailemle yaşıyor olduğum zamanlarda annemden duyduğum bir söz geliyordu aklıma: 

"Canın yanarken ağlayamıyorsan, bil ki çok acıtmışlardır seni." 

Not defterimdeki iki minik notla acıttılar kalbimi. Evet, benim elimdi harfleri karalayan, bendim rakamları özellikle not alan. Unutmamak için not defterime saklamıştım en özelimi. Düşünüyordum durmadan. Madem bu not unutmamak içindi, neden bu zamana dek aklıma bile gelmedi?

Çünkü her biri, unutulmak istenmişti.

Şimdi yine pembe olan dolabımın bilmediğim bir yerine attım pembe defteri. Rakamları hatırlayamama gibi bir özrüm var neyse ki. Bundan sebep malûm sayfayı silip attım. Sanırım ilk kez pembe bir şeyi görmek dahi istemiyorum. 

Eskimiş, hatta eskitilmiş bir aşktan arda kalanlarla yola çıktım tekrar. Hangi hüzne yol alıyordum bilmesem de yeni bir şehirde olmak iyi gelecekti belki de. Gezip tozarken unutacaktım hatırladıklarımı, bir daha hiç anımsamamak dileğiyle. 

Merak ediyorum, kaçınız sırlarınızı paylaştınız not defterinizle? Yahut kaçınız onu uzun zamandır hiç açmadınız? Hangi sayfada kaç anıyı unuttunuz acaba? Kaçını hatırlamaktan kaçtınız?

Ben minik notlardan çok hoşlanmadığımı sanırdım. Benim yazdıklarım uzamalıydı hasret çekilen saatler gibi. Zira haklıymışım. Öyle ki bu yaşıma dek kaydettiğim tek not gözyaşlarımı donduracak kadar acıttı yüreğimi. Kim bilir, belki sizin not defterinizde gülümsetmeye meraklı bir şeyler vardır. Ya da sizin notlarınız benimkiler kadar acıtmayacaktır.



(Gerçek tarih: Sevgiliye kızıldığı an - 11 Mart 2005'i unutmak istemeyeceğim hiçbir zaman.)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets