9 Aralık 2011 Cuma

Güz Altı Torbaları

www.tips-fb.com







"Her derdine razıyım, çıkmasın tek talibi."*








Büyüdü zaman. Hangi ara öğrendik ona ayak uydurmayı bilmiyorum ama sıkı bir pazarlık içindeydi hayatla. Gel gitleri eksik olmadı hiç, kin duyardı umutlara. Zamanı eczaneler satmaya başlar mıydı yakında? Hani her şeye ilaç o ya... Yan etkilerinden söz etmemek niye? Karın ağrılarından, mide bulantılarından, ağlama krizlerinden mesela? Yüksek dozu da öldürücüdür misal, kaç kişi bilir bunu?



İlaçlar her zaman derde derman olur mu?

Sahi, zaman kaç derde gerçekçi derman oldu?

Bekledik sınırsızca. Gelen giden olur mu bilmeden, kapımızı aralık bıraktık usulca. Ara sıra gıcırdardı kalbimiz, hemen bir doz zaman atardık ağzımıza. Yutkunurduk, kalırdı beklediklerimiz boğazımızda. Yanımızda kim varsa ona sığınırdık, doğru yanlış fark etmezdi. Hüzünden bozma yağmurlar yağardı üstümüze, ruhumuzu emanet ederdik karşımıza çıkan ilk tilkiye. Şansımız varsa biraz, kurt olurdu bizi ağırlayan en iyi ihtimalle. Zaten şansımız olsa bu kadar hasta mı olurdu kalplerimiz?

Doz doz ilaç mı içerdi hiç söylemeyen ağzımız, dilimiz?

"Bebeğimsin sen benim." dedi adam. Kadın sevindi. Yaşından büyük soluyordu omuzlarına büyümenin yükü bindiğinden beri. Bebek olmak daha kolaydı ve daha sevimli... "Bir gün yorulursan?" dedi, aksini bekler gibi. "Asla!" dedi adam. "Her derdine razıyım, çıkmasın tek talibi."

Her dert zamanla tedavi edilir sanıyordu demek ki. Oysa zamanın götürdüklerini gözü hiç görmedi. Kimi vakit, en büyük yan etki, kalbi deforme etmesiydi. Kadının kalbi atmaya bile üşenir haldeydi şimdi.

Zamana bıraksa kendini, bundan sonra ne değişirdi ki?

Yine de koyverdi benliğini. Zamanın gürültülü haline, yalnızlık halini ekledi. Serin değildi suları, kaynıyordu içi gibi. Yüzme de bilmezdi ki, bırakılan zamanda nasıl yol alacaktı? Boğulması, nefes alamaması, hareketsiz öylece kalması hep bundandı. Hoş, artık nefes alsa da anlamsızdı. Her defasında yuttuğu zaman ilaçları, geleceğe dair umutlarında güz altı torbaları yapmıştı.

Asla eskisi kadar güzel hayaller kuramayacaktı.

Tıpkı kendi gibi, hayalleri de karanlıktan korkacaktı.

Ah, tüm bunların tek sorumlusu güz olmalıydı. Şimdi kış evet, ama kışı davet eden hep sarı yapraklar olmadı mı? Kapıyı ilk açan, tüm cinayetlerin sorumlusu sayılırdı. Güz olmasa kış gelmezdi, kar yağmazdı ve mevsim bu kadar ağlamazdı. Yüreği taşlaşmıştı kışın, adama benziyordu bu yönüyle. Kar yağınca erkekleşiyordu, yağmur yağınca kadın kadar mızmız oluyordu. Yine de kışa tek kelime edemezdi yazar, şimdilerde tek sığındığı -ne de olsa- oydu.

Güzdü her şeyin sorumlusu.

Bu üşümenin de, çıplak kederin de, hayal ölümünün de...

Güz olmasa kış da olmazdı belki de.

Ve bu kadar ağlatılmazdı bebekler, şımardılar diye.
_______________________________________

*Bedirhan Gökçe - Başim Gözüm Üstüne
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets