24 Ekim 2011 Pazartesi

V. T. K. Ö.

www.tips-fb.com




Açılımı Vicdansızlar Toplu Katliam Örgütü. İlk olarak ne zaman kuruldu tam olarak bilinmese de, birkaç birimden oluştuğu aşikâr. Gelin bu yazımızda, bahsi geçen örgütün tarihçesini ve iki önemli birimini inceleyelim. Bakalım, siz de bu örgüte mensup musunuz? Yoksa mezarından kalkıp gelen ruh mu sizin ruhunuz?





Vicdan katiliydik her birimiz. Tarihçemiz yeteri kadar uzundu, bir hikayeye sahipti vicdanımızı kaybedişimiz. Ama bizler, ne tarih kitaplarını sevdik, ne de neden niçinleri... Sadece parayı sevdik, hırsı benimsedik ve yaptıklarımızın ardını arkasını asla düşünmedik.

Kanlı yüreklerimizle binalar diktik bazılarımız. Eh, ne de olsa mühendisti adımız. Hem saygınlığımız vardı, hem de kucak dolusu paramız olmalıydı. Maaş kandırmacası yeter miydi bizim emeklerimizi doyurmaya? Haysiyetimiz bir imzayla tescilliydi sonuçta. Biraz betondan çalmak lazımdı o zaman, biraz demirden, biraz... Biraz da masum insanların nefesinden...


Öte yandan bazılarımız doktor olduk. Beyaz önlükle toplumun en yükseklerine kurulduk. Önlüğümüz çıktığında insan olabiliyor muyduk? Yahut o önlükle ne kadar adam olmuştuk? Başı ağrıyan hastayı azarladık, kıymetli zamanlarımızı çaldırmadık. Bi' baş ağrısı için doktora gelen bilinçsizlere haddini bildirdik, bi' oh çekip arkamıza yaslandık. Ufak tefek ağrıya acıya, hiç pabuç bırakır mıydık? Beyin kanaması geçirmiş bir hastanın nefesinin farkında nasılsa olmayacaktık. Belirtileri baş ağrısı olsa bile... Biz zamanımızı iyi kullanmıştık.


Öğretmen olduk bir kısmımız. Kasvetliydi sınıflarımız. Diktatörlüğün hakim olduğu bir eğitimin en kıdemli neferleriydik, elimizdeki cetvelle alınıyordu hıncımız. Bizler, üç kuruş maaşa yığınla çocuğun kahrını çekecek insanlar mıydık? El üstünde tutulmalıydık, bir dediğimiz iki olmamalıydı. Emirlerimiz, bir çocuk için hayati önem taşımalıydı. Biz bu toplumda, en doğruyu bilendik sonuçta. Sözümüzün üstüne söz gelirse, kanlı yüreğimiz ve bir parça tebeşirle verirdik cezalarımızı, anında. Her cezada bir canavar yarattığımız gerçeği... Kimin umrunda!


İçimizden çok daha büyük adamlar da çıktı tabii, bakanlar ve milletvekilleri! Üstümüzdeki takım elbise sıradan insanların giyeceği cinsten değildi. Meclise gidip oturur, tavanlara çiğ köfte yapıştırırdık. Herkesin başarabileceği bir şey değildi bu, becerebilene madalya takardık. Kabul edenler ve etmeyenler olarak ikiye ayrıldık; her daim kabul edildi kararlarımız. Eh, hatasızdık ne de olsa, kabul edilmeyecek bir şeyi oylamaya dahi sokmazdık. Çok çalışmamızın karşılığında, masraflarımıza yetmeyecek maaşlara razı olduk. Büyük adamlardık biz, masraflarımız da büyüktü elbet. Bunu nereden bilsin sömürülen halk, sömürülen millet? 


Sanatçı olanlarımız konforlu yataklarda uyudular önce. Her gün bir başka yatak, her gün bir başka gece... Sanat çok eşlilikten geçiyordu, tek eşli insanlar yaratıcı olamıyordu. Bir şarkı yazdık, en yasak gecemizi anlattık. Bir resim yaptık, gördüğümüz en çıplak vücuda odaklandık. Bir şiirimiz oldu, bedenimizdeki yasakları konu aldık. Yüz fırça darbesi dokunmuştu ruhlarımıza, sadece cinsel olanlara sanat dedik sonunda. Ötesi sıkıcıydı, ötesi saçmalıktı. Zaten sanat reklam kokmalıydı. Kadın kokmalıydı, çıplak olmalıydı. Toplumdaki yığınla çıplak gerçeğe dokunmak... Günah sayılırdı.


Okuduk hepimiz, vicdanlarımızın yasını tuttuk böylece. Belki de vasiyeti vardı iyiliklerin, ölmeden önce. Yaşarken kıymetini bilemediğimiz yığınla iyi şeyi toplu mezarlıklara gömdüğümüz günden beri, alıştık toplu ölümlere. Belki de bu yüzden hiç ziyaret etmedik, vicdanımızın mezarlığını. Bu yüzden gittikçe kötü olduk belki de, bu yüzden bitiremedik sonsuz cezamızı.


###
Ve bugün herkes, sayısız vicdansızdan geriye kalan acılara göğüs germek zorunda. 20 yaşındaki oğlunu kör bir kurşunun kollarına vermek zorunda kalan ana da, aynı yaşlardaki oğlunun altında kaldığı binanın enkazı önünde ağlayan baba da... İki yürek de evladına ağlarken, iki ayrı olayı suçlamakta: Terör ve doğal afet. Oysa tüm suç vicdansızlıkta! Askeri kurşunlamayı hak gören vicdansızlar da, çürük binada oturulmasına vesile olan vicdansızlar da tek bir örgüte mensup kanımca: Vicdansızlar Toplu Katliam Örgütü. Meslek ayrımı yapmaksızın hepsi kan emici vampirler ve halkın kanını kâh kurşunla, kâh bozuk yapılarla emmekteler.


Kim olduklarının ne önemi var? 

Projeyi çizen mimar, şantiye şefi mühendis, binayı diken mütahit, ruhsatı veren belediye... Vicdansızlar Toplu Katliam Örgütü, Çürük Yapıyı Kaktırma Birimi'nin gururlu (!) üyeleri değil de ne?


Bu vatanın ekmeğini yiyen ama ona ihanet eden 17'lik genç, beynini başkasına satan terörün maşası canlı bomba, askere sıkılan kurşun, daha fazla zengin olmak adına PKK'ya haraç veren şarkıcı, teröre boyun eğen siyasetçi... Vicdansızlar Toplu Katliam Örgütü, Terörle Caydırma Birimi, asli üyeleri...


###


Hani sen, PKK'ya lanetler okuyordun ya Yüksek İnşaat Mühendisi Ahmet Bey... Müjdeler olsun, bu depremde yaptığın bina yıkıldı ve sen de artık bir terör örgütü mensubusun.


Sen de -sözde- hakkın için askere kurşun sıkmaktan utanmıyordun değil mi, terörist Abdullah? Van'daki evin yıkıldı, tüm sevdiklerin altında kaldı. Ahmet Bey'e koca bir teşekkür borçlusun.


###

Söz uzar kimi zaman, dertler anlat anlat bitmez. Bu da öyle bir an ve böyle anların sonu gelmez. Lakin sözün bittiği yerlerde durmak, bir tür çaresizlik benim nazarımda. Bu sebepten, çaresizliğe savaş açmak gerek ilk başta. 


Sonra da tüm vicdansızlara...


Tek yumruk halinde, usanmadan asla!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets