Şahsen, güneşe ve denize alerjisi olan 'cins' bir kişilik olarak ben, kimi zaman gündüzleri odada oturup kadın programı seyrettiğimi bilirim. Aslında hiç de hazzettiğim bi' şekil şemal değil bu ama, alerji insanı depresif yapıyor galiba. Havuz keyfine diyecek yoktu gerçi, hele bir de kapalı havuzsa oh diyeyim, devamını siz anlayın yani. Nihayetinde, güneş ile aramdaki husumeti, araya girerek engelleyen her tür yapıya saygım sonsuz olmuştur. Bu sebepten kapalı havuzun bulunduğu bina da benim için minnet duyulacak bir şeydi. Sizin vesileniz ile, kendisini saygı ve hürmetle anıyorum. Kulakları çınlasın!
Geceleri ise enteresan bir durum içine giriyordu benim sevgili çekirdek ailem. Açık büfe akşam yemekleri sonrası animatörlerle şebeklikler yapmaktı en büyük eğlencem. Hoş, bir tek ben değildim bu halet-i ruhiye içinde olan. Her tür dans figüründe, animatörlere eşlik ediyordu, benim kendi düğününde dahi oynamamış babam!
Hiç unutmam, geceyi sonlandıran bir şarkı vardı; İngilizce. Eğlenceler bittiği vakit fonda o çalmaya başlardı ve herkes ayağa kalkıp dans ederdi delice! Şarkının adı 'Follow The Leader*'dı. Bir tür çocuk şarkısı olduğunu sanıyorum, o kadar basit ve tuhaftı. Lideri takip etme komutları veriyordu aynı ecnebilikle. Zira oteldeki -sanıyorum- tek Türk konuk bizdik ve Türkçe'yle işi olmuyordu adamların haliyle.
-Eller yukarı, aşağı!
-Aşağı, yukarı!
-Şimdi herkes bir elini yukarı kaldırsın, diğer eli aşağıda kalsın!
-Ve şimdi sağdan sola yürüyoruz!
-Şunu izleyin: Sağ, sol, sağ, sol...
Türkçe'si bu ve türevleri olan şarkı sözleri eşliğinde, koca amfi tiyatro bir sağa giderdi, bir sola giderdi. İşin garibi, gerçekten de herkes eğlenirdi. Ben de dahil, ortadaki lideri takip eder ve bunu her gece yapardık! İnanılmaz değil mi?
Bir kişi kopsa gruptan, hareketler bir daha tekrarlanırdı en baştan! Bu yüzden herkes eğlenirken yanındakini de süzerdi bir taraftan. En ufak hatada kalabalığın içinden homurtular gelirdi. Bazen lider, en çok uyumsuz olana ceza verirdi. Üzerinde su dolu bi' balon patlatma gibi...
Bunu şimdi neden mi anlatıyorum?
Aslında belirli bi' sebebi yok.
O zamanlar her gece bir liderin komutlarıyla dans etmiş olmamı ara ara hatırlayıp, aynı psikolojiyle başımızdaki liderlerin komutlarıyla topluca dans ettirilişimize...
Kimi kararlar aklımıza yatsın yatmasın, o kararlarla mutlu olabilme ve yetinebilme yeteneğimize...
Liderler sağa derken sola gittiklerinde "Dur yahu, sen sağa demiştin, şimdi nereye gidiyorsun?" diye sormadan, onun gittiği yöne -kayıtsız şartsız- gitmemize...
Lider, koşulması gerektiği zamanda "Bıçak kemiğe dayandı, koşmak zamanı. Ama biraz daha sabredeceğiz, yerimizde sayacağız." dediğinde, hay hay ağam paşam deme sabrını gösterebilmemize...
Aradan birkaç kendini bilmez (!) çıkıp, "Yahu söylediğiniz yönün tersine gidiyorsunuz, ben doğru olan yöne giderim. Dileyen arkamdan gelsin!" dediğinde halkı kışkırtan dalkavuk adını takmamıza...
Yetmeyip, böylelerinin denk gelen yerinde bombalar, ah pardon, su dolu balonlar patlatılmasına göz yummamıza...
'Baş ne derse o olur, başımız kopsa yerinden yine başın dediği olur.' atasözünü şu anda bu durum için yazmış olabilmeme...
Yanlış bir lidere dur demeden "Ne yapalım, kötünün iyisi." diyerek kaderimize iftira atma hallerimize...
Ve sağın solun karıştığı, önün arkanın sağın solun sobe olduğu, saklansan da saklanmasan da ebeliğin gelip bizi bulduğu bir zamanda sobelenmiş yiğitlerimizi oyundan çıkarıp kalan sağlar bizimdir felsefesi güdüşümüze...
...dokundurmak amacı içinde falan değilim kesinlikle.
Ne o güzel oteli ülkeme benzetiyorum, ne de bizdeki sürü psikolojisini oradaki basit eğlenceyle kıyaslıyorum.
Uzunca zamandır öyle keyifli bir tatil yapamamış olmamdan kaynaklı, bir tür özlem anımsaması bu belki de. Yoksa şu zamanlara iğneleme yapacak ne bulabilirim ki, zibilyon zaman önce yaptığım tatilin eğlencesinde?
Bizler, liderlerini sıkı sıkıya takip eden misafirleriz nihayetinde. Tıpkı benim çekirdek ailemin o otelde tek Türk konuk olması gibi azınlık haldeyiz ve dans ediyoruz seçilmiş bir müzik eşliğinde.
Geriye kalanlar nereye giderse, liderlerimiz ne derse, kayıtsız şartsız yaparız elbette.
İsterler sağa gideriz, isterler sola...
İsterlerse de bir kör kurşunla toprağın altına...
Ne diyorduk?
"Follow The Leader" her durumda.
__________________________________________________________
*Follow the leader = Lideri takip et
