30 Mart 2012 Cuma

ezbere kadınlık

www.tips-fb.com




Uludağ Sözlük | Söykü Dergisi 
Sayı 4 - Çamur Konulu Yazım









Uludağ Sözlük | Söykü Dergisi - Sayı 4: http://www.uludagsozluk.com/soyku/4








titriyordu kadın. 


elindeki geçmişe bakıyordu. her bakışında gözyaşları o geçmişe doğru akıyordu. ne zaman hayal kurmak istese elleri gelirdi aklına önce. elleri gözyaşlarını silsin diye ovuşturarak ısıtırdı onları bazen. sonra da gözlerine sürerdi nasırlı parmaklarını. gözyaşları nasırlarını ıslatırdı, kadın yeniden ağlardı. kısır bir döngü vardı elleriyle gözleri arasında: birbirlerini tamamlamaya çalıştıkça biraz daha yara alıyordu bu iki uzvu galiba.


yaraları iyileşmeyi unutalı yıllar olmuştu zaten. yaramazlık izleri ne de çabuk kabuk bağlardı o küçükken. çocukluğu oyunlardan ibaret sanırdı, büyüdükçe çocukluğun iyileşebilmek olduğunu anladı. ömrü yaş aldıkça bir bir, kanamaları daha da şiddetlenir olmuştu çünkü. kan kaybından ölmüştü kadınlığı, insanlığı, dünyaya dair tüm umutları. geçmişti hayatın sahteliğinden, vazgeçmişti sevebilmek derdinden. öyle ya, sevmek bir tür dertti onun nazarında. ne zaman aşık olsa, elleri kanıyordu aslında. 


zaten bu güne dek tek bir adama defalarca aşık olmuştu.


belki de bu yüzden sadece ve sürekli elleri kanıyordu.


-ellerimi sevmezdi hiç, çirkinmiş çünkü.
-halt etmiş o! kendi ellerine baksın önce.
-yok, onun elleri güzeldir. eskiden saçlarıma dokunurdu, kendi canımın acısını unuturdum. gönlüm bir akardı ki ona yeniden...
-bir dokunuşuyla her şeyi unutuyordun yani öyle mi? e ama sana vuruy...
-deme öyle bacım. erimdi o benim, sevmesi dövmesinden güzeldi her daim.


yıllarca dayak yemişti ayşe. haksız yere, birçok kere... hiç sesi çıkmamıştı, her tarafı yara bere içindeyken bile kocasının sözünden çıkmazdı. böyle yetişmişti çünkü, böylesini doğru sanırdı. kocasıydı ahmet, döverdi de söverdi de. gece olup da yatağa girince kadınlığını hissederdi her şeyiyle. bu zamana dek onu sadece kocası okşamıştı. öpülmek nedir, kocasında görmüştü dudakları, yanakları, saçları. kocasına aşık mıydı bilinmez ama hayata gözlerini onun yanında açmıştı. henüz 15'inde, oyunlarından kopup el kapısına gittiğinde, ahmet'in koynunda almıştı ilk kadın soluğunu. ahmet bu yüzden en özeliydi. sırf bu yüzden dayaktan hemen sonra yeniden severdi ahmet'i. çocukken babası da çok döverdi ayşe'yi. kızardı babasına, kinleşirdi. lakin ahmet başkaydı işte. bir ona kızamıyordu elleri kanarken bile.


-neden böyle oldu ellerin?
-çamurdan...
-ver de bakayım şunlara. ne çamuru bu?
-bizim bahçenin çamuru. toprağına kurban...
-seviyor musun evini?
-sevmem mi bacım, ocağım benim, yuvam, sığınağım.


ağlamaya başladı ayşe. ellerinin gözleriyle vuslat vakti gelmişti belki de. nasıl ki her şeye rağmen uzak kalamıyorsa ayşe ahmet'inden, elleri de öyle arzuluyordu gözlerini işte. hıçkırmayı da bilmezdi ağlarken. ellerindeki yaralar onun yerine hıçkırırdı bazen. sessizce ve içli içli ağlardı gözleri. gözyaşlarında kaybolurdu anıları, kocası, evi. yine böyle bir kaybolma halindeydi. çaresizlik içinde, koca dünyada bir başına kalmıştı şimdi. 


-ben erimden memnunum bacım.


ne zorlama, ne dayak, ne hakaret... hiçbiri olmadan, içinden geçenleri söylüyordu. kerpiç evinin bahçesinde, karın altında odun kestiği zamanları bile özlüyordu. bu onun hayatıydı. hayat; evi ve kocası kadardı. başka türlüsünde boğulurdu ayşe, kaybolurdu başka türlü bir yaşam içinde. 


titremesi yediği dayaklardan değildi. 


bunun sebebi yalnız kalma korkusu idi.


-bak ayşe, yeni bir hayatın olacak. biz sahip çıkacağız sana, destek olacağız. yalnız olmayacaksın. senin gibi başkaları da var, onlarla yaşayacaksın. çalışacaksın, kendi paranı kazanacaksın. dayak yemek zorunda kalmayacaksın, ellerini de tedavi ettireceğiz hem. kimseden korkmana gerek yok, şikayetçiyim demen yeter.
-haşa! kadın kısmısı erini şikayet eder mi hiç! direğim o benim, onsuz ben ne ederim bacım?
-ayşe ne eri allah aşkına ya? ellerinin haline bir bak! erkek olan erkek karısını bu hale getirir mi?
-hak ettim bacım, ahmet'im haklıydı. beceremedim odunu kırmayı. erimi ısıtmayı... ona karılık yapmayı... benim yüzümden mahpusluk olacak ahmet'im. ben buna dayanabilir miyim?


haklıydı kadın ayşe. haklıydı, sonuna kadar hem de. hak etmişti o dayağı, hak etmişti öyle bir adamla olmayı. çünkü kendine hak olarak gördüğü böyle bir dünyaydı. hayata doğarken seçim yapamamıştı, anne babasının kucağına düştüğü gün kaderi alnına yazılmıştı. o gün ahmet gibi adamları sevmeyi öğrenmişti bebek ayşe. babası da onlardan biriydi işte. annesi dayak yerken düşürmüştü kardeşlerinden birini. sonra da kendini suçlamıştı yıllarca. "hem kocama layık olamadım, hem de çocuğuma sahip çıkamadım." demişti. oysa tek yaptığı, sancısı tuttuğu bir gün köye gelen erkek doktora muayene olmak idi. erkek doktor, kadın muayene eder miydi? neden ayşe'nin annesi kocasına layık bir kadın gibi, acılarını içine atmamıştı ki? 


madem sıkmamıştı dişini, hem dayak yemeliydi, hem de aylarca yolunu gözlediği bebeğinden vazgeçmeliydi.


gıkı bile çıkmamalıydı bu sırada, suçunu bilip olanlara razı olmalıydı adeta.


-ananın kaderi kıza derler bacım, anam da hata yaptıydı zamanında.
-ayşe allah aşkına! erkek doktora muayene oldu diye hamile kadın çocuğu düşene dek dövülür mü?
-namus sağlıktan ötedir bizim oralarda. bacak arana sahip çıkacaksın. kadınlığın ilk şartı budur.
-ah ayşe... sana ne desem vazgeçmeyeceksin belli. e peki sen ne yaptın namusunla ilgili? yaralı ellerinle odun kıramadın diye bileklerinin kırılması şart mıydı? 
-erimdir, evimin direğidir. pişmandır o, bilirim. izin ver evimize gidelim, iki okşar, geçer içimdeki zehirlerim.


o akşam üstü şikayetçi olmadığını bildirdi ayşe. ona yardım etmek için kıvranan nur, eli kolu bağlı götürdü onu adliyeye. ayşe gururla çıktı merdivenlerden, bileklerindeki alçıyı düşünmeden hem de. o alçılar şiddetin değil, evliliğin göstergesiydi bi' yerde. kocasıydı o alçıların mimarı, er dediğin kodu mu oturtmalıydı. yumuşak erkek kibar olurdu, yumuşak erkek rica ederdi, yumuşak erkek kadınına yardımcı erkekti. böylesine erkek bile denmezdi. mazallah, ahmet yanılıp yönülüp öyle bir adam olsa idi, ayşe köylünün yüzüne bakabilir miydi?


ahmet'i tam bir erkekti. erkek dediğin hem döverdi, hem severdi. onun vurduğu yerde gül biterdi, atalar bile böyle demişti.


düşünüyordu kadın. adliyenin donuk duvarları arasında, cahil tabir edilen aklıyla düşünüyordu. onca atasözü yalandı, anası babası yalandı, ahmet yalandı, köyü yalandı, komşu kadınlar yalandı da... şu boyalı nur mu haklıydı? 


erine sahip çıktı ayşe. düşündü ve kendince en mantıklı kararı verdi hem de. sonrasında yine aynı bahçede, aynı soğukta, aynı çamurun içinde... dayak yiyeceğini bile bile...


ezberleri tazelenirken beyninde, hayatın doğaçlamasına kafa tutar halde... 


sessizce...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets