11 Kasım 2011 Cuma

Gece Kızın İki Hecesi

www.tips-fb.com






Böylesi yaşamak için, sebepsiz gözyaşları lazımdı. Çünkü kadınlar güçlerini, gözyaşlarından alırdı.







Kız bi' rüya gördü. Zaten soğuktu uyuduğu şehir, daha da soğudu odası. Rüyada kar-kış yoktu lakin birinin ruhu sanki soğuk üflüyordu. Sıcak olan tek şey, iki çift gözdü. Kız o gözlere bakıp derin bir nefes aldı. Bu nefes sıcaktı. Sanki tüm vücudu bu tek çekimlik nefesle ısınmıştı. Kafiyelerinden vazgeçti kız, elinde onları yazacak kalemi yoktu. Ağzına ne geldiyse saydı, içi parça parça oluyordu kelimelerin yükü altında. Yine de yılmadı. Ezileceğini bilse de yılmayacak gibiydi, cesaretine şaşırdı.

Kız bi' rüya gördü, geceleri daha bi' uzadı.


Oysa nasıl da bırakmıştı kendini uykunun kollarına, nasıl da savunmasızdı. Gardını almadan gittiği bir ülkede, en büyük düşmanıyla çarpışacağını planlamış mıydı? Sahi, o gördüğü gerçekten en büyük düşmanı mıydı? Kimilerinin en yakınıydı, onunsa hasmı... O da hep derdi zaten "Senin en büyük düşmanın benim!" diye. Kabullenmezdi kız, böylesi bir şey yaşama aykırıydı bir kere. Ama rüyası bunu kanıtlıyordu resmen. "O herkesin en güvendiği, senin hiç güvenmediğin..." diyordu gece. Kız yıkılıyordu gecenin derinliklerinde. Ağlıyordu, ama inancından vazgeçmiyordu. 


O iki heceyi söylemeye, dili varmıyordu.


Rüyası içine aldı kızı, gündüzleri de aynı rüyaya karıştı. Hani böylesi bir düşmanlık yaşama aykırıydı ya, o zaman kız artık nasıl yaşardı? Yaşama sebebi iki çift göz ve bir minik yürekti. Bu tanımlamayı bir tek kendisi anlayabilecekti. Yazdığı satırları okudu birileri, saçma kelimeler bir araya gelip kasıntı yazılar yazmış zannetti. Oysa kızın gerçeğiydi bu satırlar. Birçoğu, bunu asla çözemeyecekti.


Kız bir rüya gördü, gündüzleri geceye döndü. İki heceden düşman yarattı kendine hayat, simsiyah bir geceye öldü. Belki de bu yüzden korkmuyordu kendi ölümlerinden. İki çift göz ve bir minik yürek kadar yaşıyordu zaten. "Onlara bir şey olmasın." derdi, kendi nefesinin peşine düşmezdi. Belki de bu yüzden, karşıdan karşıya geçerken ne sağa bakardı dikkatlice, ne sola. Bu yüzdendi belki de ölümünden sonrası için yazılar saklıyor olması, köşede kenarda. Bu yüzden, hayal kurma yetisini kaybetmişti belki de, geleceğinden ümidi kesmişti genç yaşında. Tek duası, bir çift göze ve bir minik yüreğeydi.


İki hecelik düşmanına beddua ederken utanıyorsa, belki de hâlâ nefes aldığı içindi.


Öldükten sonra beddua etmek daha kolay olur muydu sanki?

O herkesin sırtını yasladığı... Kızınsa en büyük düşmanı...


Böylesi yaşamak için, sebepsiz gözyaşları lazımdı. Çünkü kadınlar güçlerini, gözyaşlarından alırdı.


Kız derin bir nefes aldı, dağılmış çarşafına baktı, elindeki telefonu usulca kapattı ve hiç ses çıkarmadan haykırdı. 


Kimseler duymadı.


O iki hece an-ne değildi asla. Zira kız, anne demeye ömrünün sonuna dek doyamayacaktı.


Kardeş, iki hecelik değildi neyse ki; bir minik yürek kızın kalbinde dağları aşmıştı.


Aşk tek heceden yapılmaydı, kızı anlamasa bile saçlarını en iyi o okşardı.


Geri kalansa ya yoktu kızın hayatında artık, ya da hiç olmamıştı.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets