4 Temmuz 2011 Pazartesi

Mermi Kokusu

www.tips-fb.com



Soğuk bir duvar, kan kokan bir silah ve katledilmiş bir aşk... Aşkın faili her zaman meçhul olacak.

  






Bu defa daha zorlu olacak, kabul ediyorum. Bu adamı haklamak için günlerimi verdim, o da benden farksız değildi elbette. Kaç gündür sürüyor bu koşuşturma emin olamasam da bugün bir tür son olduğunun farkındayım galiba. Galiba; çünkü benim hayatımda asla emin olmaya yer yok. Başaramayacağından emin olursan ölürsün. Başaracağından emin olursan, yine ölürsün. Hayır ölmek şart değil elbette, tek sorun asla olmayan emin olma lüksün.


Göğsümün üzerinde tuttuğum silahım soğukkanlılığımı kıskanırcasına buz gibi. Yanlış kişiyle yarışıyor oysa, yılların törpülediği bir hırsız karşısındaki. Gerçi şu anda en son istediğim şey, silahımla dahi hasım olmak. Mecburi bir ittifak olsa da aramızdaki, dost kalmak zorundayım onunla. Tamam küçük adam, şu bekleyiş sonlanana dek benden daha soğuk olmanı göz ardı edebilirim. Fakat kıdemli polis memuru Oliver'ı yere indirdiğin anda ne sen beni tanıyacaksın, ne de ben seni tanıyacağım. Anlaştık mı? Güzel.

Sanıyorum dakikalardır bu duvarla da bir çeşit anlaşma imzaladık. Artık cansız varlıklarla daha iyi anlaşıyor gibiyim. Onların ensemde bitme olasılıkları daha az olduğundan, şu anda silahımı bile daha şefkatli tutuyorum elimde. Şefkat, bizim meslekte korkunç bir hissiyattır. Kendini iyi tabir eden insanlar için hırsızlık neyse, bizim için de şefkat öyle utanç verici işte.

Ah, işte göründü Oliver. Günlerdir bıkmadan usanmadan peşimde olmasını takdir etmiyor değilim. Neredeyse emekli olmak üzere olan bu göbekli polis memurunun dürüstlük ve hizmet aşkıyla yanıp tutuştuğunu düşünürsek, beni herhangi bir ödül uğruna kovalıyor olamaz. Beni yakalamak, onun için, kamu uğruna yapabileceği en büyük görev olmalı. En son ne çaldığımı dahi hatırlamayacak kadar keş bir hırsızım ben zira. Keşlik sadece sigarayla olmaz elbette. Hırsızın da keşi var bizim gözümüzde.

Evet Oliver, gel bakalım. Yılların emektar polis memuru beni kapana sıkıştırdığını düşünüyor olmalı şu anda. Bu sokağa girdiğimi gördü, aramızda 50 metre dahi yoktu o sırada. Yine de temkinli. Elini silahından çekmiyor olması bu temkinin en büyük göstergesi. Biraz sonra onunla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacağım oysa. Hazırlanman büyük saçmalık Oliver, sadece yaklaş bana. Yaklaş ve neler olduğunu gör. Jübileni benimle mi yapmak istiyordun, öyle mi demiştin en son ödül aldığın televizyon programında? Nasıldı cümlelerin tam olarak?

"Bu ödülü aldığım için gururluyum. Emekli olmadan hemen önce tamamlamam gereken işi de bitirmek ve jübilemi David Fletcher'ı yakalayarak yapmak istiyorum. Bu benim, mesleğim adına yapmayı arzuladığım en son şey." 

Oysa ben mesleğimin doruğuna seninle yükseleceğim yaşlı bunak. Seni göbeğinden vurduğum anda anlayacaksın bir adam neden çalar çırpar. Sen ve senin gibiler, diğer insanların haklarını yediğiniz sürece ben ve benim gibiler aç kalacak. Özünde dürüst olabilirsin ama obursun Oliver. Bencilsin ve acımasızsın. Ben de zaten bu yüzden hırsızım. Beni yakalamak değil asıl kamu hizmeti, benim neden çalıyor olduğumu sorgulamak. Kaçınızın yüreği yeter buna? Hiçbirinizin. Güzel. Öleceksin o zaman. Nasılsa bahanem de var.

İşte yaklaşıyor. Gözümü ondan ayırmamam gerek ama sokağın karşısından da bir polis geleceğinin bilincindeyim. Keşke hırsızların bir çift yerine iki çift gözleri olsaydı. Arkamızı kollamak bu kadar zor olmazdı. 

Gel bakalım göbekli Oli... Hey, bu taksi de neyin nesi!? Ben burada eli silahlı beklerken, şimdi onu çağıran müşteriyi almak için duran bu deli şoför de kim? Akıl sağlığında sorun mu var ahbap? Çek git buradan! Birazdan bu sokakta bir polis memuru öldürülecek ve siz normal insanlar kan görmeye dayanamazsınız. Başınız döner, mideniz bulanır. Oysa ben ve benim gibiler... Uyarmam lazım bu adamı ya da korkutmalıyım belki de. Yığınla insanın arasında yapamam bu işi. Ya da hayır, yaparım! Bırakalım da bunu adalet bekçisi göbekli, obez, gaddar Oliver düşünsün. 

Teşekkürler duvar, dakikalarca beni sakladın burada. Çekil bakalım şimdi ve gör, adam nasıl öldürülüyor. Merak etme kan sıçratmam üstüne, gün olur bu iyiliğini öderim belki de. Şu mermiyi de namlunun ucuna verdim miydi tamamdır, artık hazırım. 

"Oliver!"

"David. Kendi isteğinle çıktın demek o kapandan. En mükemmel jübileyi yapacağımdan şüphem yoktu."

"Yanılıyorsun göbekten yapma adam."

"Ah David, yanılmıyorum. Şimdi seni tadını ala ala öldü..."

Oliver'ın sesi baş dönmesinin esiri şimdi. Dediklerini duymuyorum, o da bana şaşkın bir ifadeyle bakıyor olmalı. Sayıklamalarıma engel olamıyorum çünkü.

"Jina..."
 

Jina... Taksinin beklediği kadın... Oliver'ın hemen önünde, taksiye doğru koşuyor. Bu hırsız polis kovalamacasının ortasında kalmaktan korkmuş halde, hızlı adımlarla hem de. Yüzüme dahi bakmadan, hatta bakmamaya özen göstererek... Tam karşımda... Seneler önce deliler gibi aşık olduğum ve evlenme hazırlıkları yaparken hırsız olmaya karar vermemle ellerimden kaymasına göz yumduğum Jina. Asla anlatamadım ona, çalmamın aslında bir çeşit tepki olduğunu. Bunu kabullenemeyecek kadar doğru ve temizdi çünkü ruhu. Çok yalvardı vazgeçmem için. "Hayatın acımasızlığına, benimle mutlu olarak tepki göstersen olmaz mı?" dediği gün, "Gerçek tepkimi gösteremediğim sürece seninle de mutlu olamam." demiştim ona. Eşyalarını toplayıp terk etmişti birlikte yaşadığımız evi usulca. Kavgasız. Tepkisiz. Ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir bavulla...

Şimdi karşımda... Eskinin aksine ne tuxedo pantolonum var üzerimde ne de şık bir kravat. Salaş ve solmuş bir t-shirt ve siyah pantolonuma eşlik eden uzun ceketim... Tabii bir de kamufle amaçlı kullandığım gri berem...

"Jina, bekle sevgilim! Yetişemiyorum."

"Çabuk ol Edward, çabuk!"


Jina... Bu adamla mı evlendin? Bu yaşlı fakat şık giyimli adamla mı? Tek önemsediğin, şık ve kariyerli bir iş miydi yani? Aşk mühim değil miydi? Ben peki?

Seni asla unutamadım ve senden sonra kimseyi hayatıma almadım. Bunu sana söylemeyi ne çok isterdim şimdi. Oysa sen beni fark etmedin bile değil mi? Öyle ya senin aşık olduğun adamdan eser kalmadı, sen de zaten bu yüzden terk etmiştin beni. Bunun olmasından korktuğun için... Taksiye binişini izlerken düşürdüğüm bir gardım daha oldu şimdi hayata. Ve bir nefretim daha... Sana ve o taksiye birlikte bindiğin adama... Hayat bir kere daha katletti beni Jina. Ne acıdır dur diyememek sana ikinci defa, asla kal diyemediğim gibi... 

"David! Son duanı et!" 

Oliver'ın sesi bile umrumda değil şimdi. Silahındaki hareketin umrumda olmadığı gibi...

Ve işte o ses... 

Bu sesi tanıyorum, hızlanmış mermi sesi. Bu koku da yabancı değil, yanmış mermi ve kan kokusu. İlk kez böylesine yoğun alıyorum kendi kanımın kokusunu. Oysa ben asla ıskalamazdım rakibimi. İlk kez yenik düştüm ve bu kez bedenim de ölüme istekli. Jina... Oliver'a kendimi teslim ettiysem, bir tek sebebi var şimdi: 

Ben seni kaybettiğim gün ölmüşüm meğer. Bir de Oliver öldürsün, ne fark eder? 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets