23 Haziran 2011 Perşembe

Manik Depresif

www.tips-fb.com




Karanlık dehlizlerde kaybolmuş bir yazı bu. Kimine göre hüzün dolu, kimine göre yok hiç sonu. Oysa her şey içimizde sakladığımız hastalık kadar. Ve hiç kapanmayacak ruhumuzdaki yaralar.






Önceleri sakindi deniz. Dalgalar kabarmaya başladıkça aldı içimizden geçenleri. Bir bir saydık özlemlerimizi, elde yine sıfır kaldı aşktan yana. Yine aşk için tutuşmaya başladı akşam güneşi, saramadı buluttan sevdiğini doya doya.


Ah, aşk mı dedim ben yine yoksa?

Başka kelime kalmadı ki lügatımda.

İnsanın hayatında en az olan şey, dilinde en çok olandır belki de. Ben bunu şimdi şimdi keşfediyorum, hatta şu saniye. Elimde sihirli bir pelerin olsa kaderimi sarıp sarmalardım belki de. Tüm şanssızlıklarımı paket yapar, jetle dahi 12 saatten fazla zamanda varılan uzak bir ülkeye gönderirdim. Sonra da gözyaşlarımı çekmecelere saklar, bakardım gülümsemelerimin keyfine.

O vakit yan gelip yatar mıydı miskin kedilerim gibi tenimdeki izler?

O izler ne zamandan kalma bilmiyorum aslında. Hatırlamıyorum, hangi aşktan miras bırakıldı bana. Mirasları bölüşemediğimiz günler başladığından beri izlerimi sorgular oldum aslında. Oysa bana hatıralar kalacaktı, acılarsa yüreğimdeki engin denizde boğulacaktı. 

Olmadı.

Şimdi sıska bir kız geçti salaş restoranın önünden. Eskimiş duvarlarına baktım mekanın, yüreğim sızladı birden. Salaş dememin amacı kendimi avutmak aslında. Döküntü demeye dilim varmıyor, zira en gözde mekanlardan biriydi zamanında. Şimdi dokunamadığım birçok şey gibi, onu da ihmal ettim hayatımın dipsiz kuyularında. Sanki yeniden dirilir umuduyla okşadım kapısını, penceresini bir bir. Hepsi buruk gözlerle baktı yüzüme. Her biri kapı önünden geçen sıska kız misali ihmal edilmişti. 

Ve her birinin yüzünde hüzün vardı, kızın yüzünde olduğu gibi.

Kendi yüzüm hakkında bir fikrim yok. Aynalar bana küstüğünden beri ben de onlara düşman oldum sanki. Aramızdaki husumet ne zaman biter bilmem, zaten ilk pes eden ben olmayacağım ki. Bugüne dek her zayıf düştüğümde kendime, bir kere daha yalnız kaldım. Ayaklarımın üzerinde duran bedenime her saniye ihanet sığdırdım. Sıska kızın bedeni zayıftı, benimse ruhum. Ruh zayıflığı değil miydi benim en büyük sorunum?

Evet, ben sorunluyum.

Bu yüzden, tıpkı ihmal edilmiş o restoran ve yüz hatlarım gibi sorunsuz zamanları özlüyorum. 

Onları anılarımın hangi çekmecesine kaldırdığımı bir hatırlasam. O vakit gözyaşlarımı işe yaramaz anahtarlarım misali ellerimde saklamam. Belki birkaç tane daha anahtar isterim ev sahibimden ve dağıtırım ona buna. Anahtarları kime verdiğim de pek önemli değil aslında. Acılar paylaşıldıkça hafifliyorsa eğer, gözyaşlarımı da paylaşmalıyım birden fazla yabancıyla.

Nereye vermak istediğim belli: Mutsuzluk yerden bitme zamanlarda ansızın dikildiğinde bir sokağın köşesine, klişeleri sayıklamak moda oldu bir gece. Aynı gece adımı birinin kalbinden sildirdim, hem de berbat bir dövmecide. Hiçbir eşyamı almadan yanıma, çekip gittim karanlığa.

Kayıplarda şimdi tenim. 

Hangi çıkmaz sokakta beklenirsem bekleneyim, asla keşfedilemeyeceğim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets