25 Kasım 2011 Cuma

Şizofren Olasım Var Bu Aralar

www.tips-fb.com



Bilmiyordu ki, bir çok aşık olanlar bir de yazarlar... Bu dünyadaki gerçek şizofrenler onlar!






En az rüyaların kadar güzelsin meleğim. 
Ben o rüyalardan çıkmayı hiç ister miyim? 

İstemezdi kimse rüya gibi aşkların sona ermesini. Hiçbir yağmurda ıslanmazdı, bulutlu bir sabaha sevdiğinin yanında uyanan kişi. Tenin tene ihtiyacı vardı, her seven sıcacık olmalıydı. Siyahın yalnızlığında üşümek neyse de, yalnızlığını dahi paylaşmayan geceye karşı tek olmaktı mesele. 


Sevmek, sevdiğine melekleşmekti, en azılı şeytandan bozma olsan bile.


Biraz boş vaktim var bu aralar,
Birlikte delirsek diyorum?


Kırmızı eteğiyle dans ediyordu kadın, saçlarında çiçekler uçuşuyordu. Adam kadına bakmıyor, onun nefesine karışıyordu. Müzik miydi onları birbirine aşık eden, yoksa kadının başı mı dönmüştü dans etmekten? Adam kırmızı renge mi kanmıştı yine, yoksa yeni bir benlik mi arıyordu kendine?


Ten uyumu denen şey, birinin gözlerine bakınca anlaşılır mıydı acaba? Aşkın kökeninde bu uyum varsa, neden çoğumuz âşık olduk tek bir saf bakışa?


Seyahate çıkasım var uzak diyarlara,
En çok da yüreğini merak ediyorum galiba.


Birinin iç dünyasını anlamak kadar zor değildir onu sevmek. Sevmek en kolayıydı aslında, her birimiz sevmeye meyilli yaşıyoruz sonuçta. Ta çocukluğumuzda öğretiliyor sevme ihtiyacı, sevdalanıyoruz hayata. En umutlu olduğumuz zamandır çocukluğumuz. Yığınla umut biriktirip saklıyoruz. Hepsi çürüyor yıllar boyunca. Naftalin de sökmüyor bunlara. İçlerinde bozulmadan duran bir tek sevda var, bir ona bir şey olmuyor. Bu durum, kazık kadar ruhlarımızda sonsuza götürdüğümüz sevdalarımızdan da belli oluyor.


Sevdanın ömrü uzun oluyor; öldü sanıyoruz, o yeniden çıkageliyor.


Beynim kalbime yetişemiyor, ne olur dur!
Sana geç kalmaktı en büyük kusur.


Aşkta kusur olmayacağını anladığımızda belki de çok gençtik. Beli kıvrılmış saçma lise etekleri kadar yoktu akıllarımız. Ama yüreklerimiz hep gergenişti. Ve kapıları ardına kadar açılmıştı. Girenin çıkanın hesabı yapıldı mı bilinmez ama, aşk ne kadar çabuk yakalanırsa o kadar güzel olur sanırdık.


Yanıldık. 


Aşk taze kaldığı kadar mis kokardı ve aşkın da son kullanma tarihi vardı.


Sıranı bekle sevgili, önce ben varım!
Delirmek, senden ziyade benim hakkım.

Hani birlikte delirecekti yürekler? İlk el ele yüründüğü gün söz vermemiş miydi, şimdi öncelik arayan çiftler? Birlikte ağlanacaktı... Birlikte sıkılacak, birlikte iç geçirecek, birlikte uyuyacak ve birlikte delireceklerdi. Öyle karar vermişlerdi. Sonra ne değişti de herkes kendi özgür dairesinin içine hapsetti benliğini? Ne oldu da delirmek için dahi yalnızlığına öncelik tanır oldu kişi?

Aşk aslında tek kişilikti, iki kişilik aşkların raf ömrü belirsizdi. Kendisi için severdi insan ve kendisi kaçardı bitmiş bir sevdadan.



Elbet bir gün bitecekti bir şeyler. Ölüm, her şeyin sonunda bekleyen amansız gerçekti.


Bir bardak suda boğulasım var bu gece,
Aklım çok sıktı beni, çıkarayım sessizce.


Her aşk mantıklı olmak zorunda değildi. Mantık hatalarından doğan nur topu gibi aşklar da vardı belki. Hastalık diyen de vardı ona, akıl noksanlığı diyen de... Aşk delirmekti özünde. Titanik battıktan sonra buzlu suda kalır mıydı Jack, aksi takdirde? Kurtarmaz mıydı kendini? Hayatta kalan mucizelerden biri olarak yaşamaya devam etmez miydi? Yahut Ferhat hangi mantıkla deldi koca dağı? Asıl gücü değil miydi, kaybettiği mantığı? İlk Elli Öpücük'ün Henry'sinin zoru neydi kendiyle? Mantık yeter miydi acaba, her gün o sabrı göstermeye?


Aşk, ileri derecede hastalıklı olma haliydi. Ne ilacı bulunmuştu, ne tedavisi...


Sen horlarken gülümsüyorum ben huzurla, 
Nefes aldığını tüm gece kulaklarım duyuyor ya...

Sıska kadın, her gece erkeğinin güçlü kollarında uyurdu. Başını adamın göğsüne koyardı hep, kalp atışlarına yakın dururdu. Böylece, onun yaşamına en yakın yerde olduğunu hissederdi. Onun göğsünde uyumayı bu yüzden severdi. Adam nefes alırdı, kalbi seslenirdi kadına: "Kan pompaladım ben, bir kere daha!" Bu iyi bir haberdi, adam bir kere daha nefes almıştı şimdi. 

Her gece adamın yüreğiyle çene çalardı kadın. Çok konuştuğu bir gerçekti ve bekçisi oluyordu sevdiği adamın.

Bilmiyordu ki, bir çok aşık olanlar bir de yazarlar... Bu dünyadaki gerçek şizofrenler onlar!

Şimdi...

Şimdi bitmeli bu yazı, diğerleri sıra bekler. Ne zaman birini diğerinden daha fazla önemsesem, hır gür çıkar aralarında, üzülürler. Hayır, ben şizofren sayılmam henüz. Şimdilik sadece yazılarımla konuşuyorum. Bir de her gün, aynı adama, defalarca aşık oluyorum.


Akıllı olmak gibi bir derdim olmadı hiç. 

Bu yüzden delirmekten korkmuyorum.

Aklımı beynimde zoraki taşıyorum.


Ve gün geliyor, zoraki yaşıyorum.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets