15 Kasım 2011 Salı

Hayalleri Renklere Boyamaca

www.tips-fb.com




 
"Bu zamana kadar kaç renkte hayal kurdun Sam?"






Sam susuyordu, Bella'nın yüzündeki umudun sebebini sorguluyordu. Kimse Bella'nın sorusundaki kadifemsi yumuşaklığı anlayamazdı, Sam de anlamıyordu. Pembe hayaller kurulurdu en fazla, yahut sadece hayal kurardı insanlar. Birden fazla renk de neyin nesiydi? Hayaller bu kadar renklendirilebilir miydi?


"Sorularına cevap bulmam imkansız." dedi Sam. 

Bella onu duymuyor gibi davranmakta ısrarcıydı.


"Bir sürü renk var, hepsi birbirinden güzel. Söylesene Sam, en çok hangi renkleri seçiyorsun hayal kurarken?"
"Galiba ben senin bahsettiğin türden hayal kurmuyorum hiç."
"Kurduğunu biliyorum."
"Nasıl?"
"Gözlerinden..."
"Ah, evet! Yeşil gözlü olmamı kast ediyor olmalısın. Hayır Bella, renkli gözlülerin hayalleri de renkli olmuyor, inan bana."


Bella elindeki tüylü kalemi pencere pervazına bıraktıktan hemen sonra, Sam'e döndü yüzünü. Gözleri gözlerine bir şeyler söylüyor gibiydi, konuşuyordu gülüşü. Elinden tuttu Sam'in, ardından gelmesini istercesine attı adımlarını. Adımları Sam'i çekiyordu içine. Bella'nın karşı koyulamaz bir baskınlığı vardı, genç adamın üstünde.


Dışarı çıktı iki genç. Hava serindi, lakin güneş her yerde gösteriyordu kendini. Gökyüzü bulutsuzdu ve sokaklar sakindi. Yerler, dünden kalma yağmurun etkisiyle hâlâ nemli olsa da, bu caddenin kuru bir yalnızlığı vardı sanki. Yakışıyordu bu tarz bi' hüzün buraya. Bella en çok, bu caddede yürümeyi severdi boş zamanlarında.


Birkaç sokak sonra dar bir yola girdiler. Sam uyuşuyordu Bella'nın eli eline değdikçe. Nereye gittiklerini sorgulamıyordu bile. Dar sokağın biraz ötesinde, kırmızı tuğlalardan örme küçük bir kulübeye girdi Bella. Ardından Sam'i de sürüklüyordu elbette. Dışarıdan minicik görünen bu izbe yer, biraz sonra geniş ve yeşil bir bahçeye açılacaktı. Sam Bella'nın büyüsünden, bu bahçeye çıktıklarını fark ettiğinde kurtulacaktı.


"Bak!" dedi Bella, yüzündeki kocaman gülümsemenin ışıltısıyla. "Burası cennetten bir parça!"


Sam derin bir uykudan uyanır gibi açıp kapadı gözlerini. Burası gerçekten de şahane bir yerdi. Renk renk çiçekler, yemyeşil çimler, irili ufaklı ağaçlar ve pembe renkli bir hamak... Bella koşarak hamağa doğru yöneldi, Sam'i de ardından gelmesi için çağırmayı ihmal etmedi. Biraz sonra Sam de aynı yerde bitmişti. Uzandığı hamağı işaret etti Bella, "Hadi, uzansana sen de." dedi usulca. Dediğini yaptı Sam, Bella'nın yanına uzandı ve gökyüzünü seyre daldı.


"Neresi burası Bella?"
"Renk bahçem benim."
"Anlamadım?"
"Hayallerime ait renkleri alıyorum buradan. Baksana, ne çok renk var değil mi?"


Sam başını kaldırıp yeniden bakındı etrafına. Gerçekten bu bahçede olmayan bir tek renk dahi yoktu galiba.


"Söylesene, buradan renk almak için ne yapmak gerek?"
"Tek bir şey yapmana gerek yok. Yığınla yol var."
"Mesela?"
"Bu bahçede uçurtma uçurmak mesela..."
"Uçurtma mı?"
"Evet, uçurtma. Hadi kapat gözlerini ve bir uçurtmanın peşinden koşmaya başla."


Sam gözlerini kapattı. Bulundukları bahçede rüzgârla dans eden bir uçurtma uçurdu düşünde. Gülümsüyordu dudakları.


"Şimdi, gözlerini açmadan cevap ver bana Sam. Bu hayal sana ne renk geldi?"
"Bunu nasıl belirleyeceğim?"
"Hayalindeki uçurtmanın rengini söyleyebilirsin mesela."
"Turuncu..."
"Bak işte! Turuncu bi' hayal kurdun bile."


Bu Sam'in kurduğu ilk renkli hayaldi belki de.


"Şimdi bir başka hayal kurmalısın. Şu ilerideki meşe ağacının dallarından böğürtlen toplama hayali mesela."
"İyi de meşe ağacında böğürtlen olmaz ki!"
"Hayallerinin renklenmesini istiyorsan, onlara sınır koyma Sam."


Birkaç dakika sonra Sam yeniden gülümsüyor haldeydi.


"Şimdi söyle bana hadi, kurduğun hayal ne renkti?"
"Tuhaf ama... sarıydı."
"Bu harika! İki ayrı renkte hayal kurdun birkaç dakikada. Senin içinde çok güzel renkler var Sam."
"Öyle mi dersin?"
"Hadi, şimdi kendi hayalini kur."


Kurdu Sam. En büyük hayalini kurdu. Bu hayali belki de onu en fazla gülümseten ama en fazla tedirgin eden hayaldi. Dudaklarındaki gülümseme büyüyordu. Bella ondaki bu değişimi görüyor, fakat sabırla hayalin bitmesini bekliyordu. 


Birazdan Sam gözlerini açtı.


"Ne renkti? Ne renkti?"
"Pembe..."
"Aman Allah'ım! Bu en güzel hayalin olmalı. Hemen ne olduğunu söyle bana, hadi."
"Senin kokunu hayal ettim."
"Benim kokumu mu?"
"Görünmezdi kokun, ona dokunamıyordum belki ama hayallerime sınır koymamam lazımdı, sen öyle demiştin. Ben de sınırsızca kokunu hayal ettim işte. Pembeydi, pembe kokuyordun."


Bella sustu. 

Sam sustu. 


Bahçenin renkleri arasında şarkı söyleyen kuşlar ve Bella'nın saçında gezinen uğur böceği dışında herkes sustu. 


Renkler de konuşur muydu?


Şimdi konuşuyordu.

Sam o akşam üstü Bella'nın kokusunu görmüştü. Ne zaman onun yanında olsa, o kokudan başı dönerdi. Bir türlü anlam veremezdi, bu kokunun anlamı yok gibiydi. Hayallerini renklere boyamayı öğrendiği gün, koku da ele avuca gelir olmuştu sanki. Ne de olsa şeffaf değildi eskisi gibi. Pembeydi. Rengi olan her şey gibi, o da görünür bir hâl almıştı şimdi.


"O akşam üstü beni hayal etmedin mi yani?"


Bella, beyaz saçlarını sarı tokasıyla toplamaya çalışırken, kocasına yönelttiği soruya muzip gülümsemeler ekliyordu.


"Hayır, seni hayal etmedim sevgilim."
"Kokumu benden daha çok seviyordun yani?"
"Sana ait olan ve ancak hayalimde şekil verebileceğim bir şeyi seçtim. Senin rengini değiştiremezdim. Ama kokunu, bir kere olsun görmeyi istedim."
"Neymiş benim rengim?"
"Beyaz."
"Ah, karısını 70 yaşında saf genç bir kız gibi gören azılı romantik seni!"
"Elbette öyle görüyorum. Ama beyaz bunun için değildi."
"Neden beyazım o zaman?"


Sam minicik bir öpücük kondurdu Bella'nın gözlerine. O gözler ki tüm hayatlarını renkli hale getirmeyi bilmişti. Etrafa hep rengarenk bakmıştı, Sam'i aşka boyamıştı. Şimdi kollarında olan bu kadınla, bi' ömür daha yaşasa, ona doyamazdı. Bella'nın kahverengi gözlerine baktı ve kulağına fısıldadı:


"Çünkü tüm renkler bir araya gelip beyazı oluştururlar."


Bella ve Sam bir araya gelip, gerçek aşkı oluşturmuşlardı.


O akşam üstü, o yeşil bahçeden çıkan iki genç, birbirleri için renkli bir mutluluk olmuşlardı.


Renkli hayaller renkli hayatlar kurardı.


Hayallerin de, hayatın da birden fazla rengi vardı.


Hangisini seçeceğimiz, bizlere kalmıştı.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

✿ Ziyaretçiler

Powered By Blogger

FeedBurner

Add to Google Reader or Homepage

ECBanner
Recommended Post Slide Out For Blogger
 
BlogOkulu Gadgets